28 Mart 2014 Cuma

Mürettep bir divânda bulunması gerekenler

 Mürettep bir divânda manzumeler, bölümlere göre şöyle sıralanır:
1. Bölüm: Kasideler (Tevhîd , münacaât, na't ve pâdişâhlar ile devlet büyüklerine yazılan övgüler vs.).
2. Bölüm: Tarihler (Ebced hesabı esas alınarak söylenmiş doğum, ölüm vs. önemli zaman dilimlerini bildiren şiirler).
3. Bölüm: Musammatlar (Terkîb-i bend. murabba, tahmis, vs. şiirler).
4. Bölüm: Gazeller (Her beytin son harfi esas alınarak Arap alfabesine göre alfabetik dizilmiş gazeller).
5. Bölüm: Kıtalar (Kıta, matla, muamma, lugaz, müfret, azade vs. küçük şiirler).

Uygur Türkçesinin Biçim Özellikleri

Uygur Türkçesinin Biçim Özellikleri
1.   Köktürkçede sadece armakçı kelimesinde kalıplaşmış olarak görülen –mAk eki Uygurcada fiil ismi olarak yaygın şekilde kullanılır: tutmakı “tutması”, tarımak “çift sürmek”
2.   Uygurcada, köktürkçede bulunmayan –(X)gsa- fiilden fiil yapma ekine rastlanır. Bu ek –(X)g fiilden isim yapma ekiyle sa- (istemek9 fiilinin birleşmesinden oluşmuştur ve dilek bildirir: kirigseyür men “girmek istiyorum.”
3.   +lAr çokluk eki Köktürkçede sadece insanla ilgili kelimelerde kullanılan çokluk eki, uygurcada her kelimede kunılmaya başlandı.
4.   Köktürkçede ilgi hâli eki ünlülerden sonra +ıŋ, ünsüzlerden sonra +nıŋ biçiminde iken, Uygurcada hem ünlülerden hem de ünsüzlerden sonra +nıŋ biçimindedir.
5.   Yükleme hâli eki, Köktürkçe olduğu gibi Uygurcada da üç türlüdür. Ancak Uygurcada +nI eki zamirle dışında da kullanılabilir.
6.   Köktürkçede bulunma hâli eki +Da, aynı zamanda çıkma hâli içinde kullanılır. Uygurcada da bu kullanım kısmen devam eder. Ancak asıl çıkma hâli edi +DIn’dır. 
7.   Köktürkçede zamirlerde hâl ekleri üst üste gelmez. Oysa Uygurcada hâl eklerinin zamirlerde bazen üst üste geldiği görülür: sisiŋe “size”, sinite “senden”
8.   Köktürkçede fiillerin çokluk 3. şahıslarında görülmeyen –lAr eki, Uygurcada fiillerde sıklıkla kullanılır.
9.   Köktürkçede fiillerin 2. şahıslarında seyrek olarak görülen  g sesi Uygurcada hiç görülmez. Uygurcada 2. şahıslarda daima ŋ sesi vardır.
10.   Uygurcada, Köktürkçede görülmeyen –yUk ekli görülen geçmiş zaman vardır: tüşe-yük men “düş gördüm”, ba-yuk sen “bağladın”
11.   Köktürkçede gelecek zaman –DAçI eki ile yapılırken, Uygurcada –gAy eki ile yapılır: ölgey men, barmagay sen
12.   –DAçI eki Uygurcada sıfat-fiil eki olarak kullanılmaya devam etmiştir.
13.   –sAr eki Köktürkçede zarf-fiil eki olarak kullanılmaktaydı. Uygurcada ise bu ek şart kip olmuştur: barsar men “gitsem”
14.   Uygurcada, Köktürkçede bulunmayan –(X)glı sıfat-fiil eki vardır: ögli “düşünen”, tigli “denilen”
15.   Gelecek zaman sıfat-fiil eki olarak Köktürkçede –sIk kullanılırken, Uygurcada –gUlUK eki kullanılır: tuyguluk yol  “duyulacak yol”



Uygurca ve Köktürkçe Arasındaki Ses Farklılıkları

Uygurca ve Köktürkçe Arasındaki Ses Farklılıkları



1.   Köktükçedeki ny sesi Uygurcada n ve y olarak ayrılmıştır. anyıg<anıg, kony<kon/koy
2.   Köktürkçede kelime içi ve kelime sonundaki b sesleri Uygur metinlerinde daha çok w olmuştur: eb<ew, sab<saw,  sub<suw

3.   Köktürçedeki bazı ı’lar Uygurcada genişler: tınlıglarıg<tınlıglarag

UYGUR TÜRKÇESİNİN DİL ÖZELLİKLERİ

                               UYGUR TÜRKÇESİNİN DİL ÖZELLİKLERİ
y ağzı:

1.   Çıkma hâli için çoğunlukla +Dın kullanılır.
2.   İlgi hâli eki ünsüzlerden sonra +nIng olur.
3.   Bilinen geçmiş zaman teklik 2. şahıs eki her zaman ng’li olur.
4.   Gereklilik için daha çok –gUlUk kullanılır
5.   –p zarf fiil eki, -pAn’dan daha çok kullanılır.
6.   erki yerine erinç hakimdir.
n ağzı

1.   Birinci heceden sonraki I ile yardımcı ünlü I’nın bazen genişleyerek A olduğu görülür.
2.   Vasıta hâli eki dudak uyumu tesiriyle bazen yuvarlaklaşarak –un olur.
3.   Çıkma hâli için yalnız +Da kullanılır.
4.   İlgi hâli eki ünsüzlerden sonra bazen +Xng olur.
5.   Bilinen geçmiş zaman teklik 2. şahıs eki bazen tXg olur.
6.   Gereklilik ifadesi –sIg ekiyle sağlanır.
7.   –gIl sıfat fiil eki yanında –gma eki de kullanılır.

8.   n ağzı köktürkçeye daha yakın bir ağızdır.

Mehmet Akif Ersoy - Köse İmam Şiirinde Yapısallık

Mehmet Akif Ersoy'un Şiirlerinde Kadın-Erkek Münasebeti ve Kadının Toplumdaki Yeri


Ekrem Yaman 

Biz büyük kahramanlar ve büyük şâirler yetiştirmiş bir milletiz. Fakat onların dayandıkları temel değerler ve değer yargıları üzerinde yeterince kafa yormadığımız için zaman zaman bizi içten içe yıkan yabancı ve zararlı felsefelere kendimizi kaptırırız.

Türkiye bugün de böyle bir tehlike karşısında bulunuyor. Bizi bugüne kadar yaşatan millî ve manevî değer ve kaynaklara yeniden dönmenin tam zamanıdır. İyi tahlil ederek, kendi tarih ve kültürümüzden millî bir bir felsefe ortaya koymamız mümükündür.(1)

Bu büyük şâirlerimizden birisi olan Mehmed Åkif Ersoy milletimizin gerçek değer yargılarının her zaman savunucusu olmuş mümtaz bir şahsiyettir.

Mehmed Åkif Ersoy, mensubu olduğu cemiyetle bütünleşme noktasında birinci sırayı alan şâirimizdir. Peşin hükümle yaklaşmayan herkes O'nun şiirinde biraz da kendini bulacak ve O'nu anlayacak ve sevecektir. Åkif'in şâirliği bir dünya görüşünün tavizsiz savunuculuğu ile birleştiğinden, edebiyat tarihimizde olduğu olduğu kadar düşünce tarihimizde de kendine has bir yere sâhiptir.(2)

Åkif kadar Türk ve islâm dünyasının içinde bulunduğu sıkıntıları hal çareleri ile birlikte ortaya koyabilmiş pek az şahsiyet vardır.

Şimdi karakter adamı olan Åkif'in ihlâs ve samimiyetine muhtacız. Tavizsiz bir iman adamı olmak... İslâm ahlâkının güzelliklerini, bütün çıkar hesaplarını ayaklarının altına alarak yaşamak...Özü sözü bir olmak ...Hizmette öne, ücret ve mükâfaatta en arkaya geçmek..." Doğru İslâmiyet'i ve İslâmiyet'e lâyık doğruyu yaşamak... İşte Mehmed Åkif budur.(3)

Milletimiz kendi içinden çıkmış nadir şahsiyetlere değer vermiş, onlarda kendi kimliğinden bazı unsurları yakalamış kendisine yakın hissettiği insanları her zaman bağrına basmıştır.

" Köse İmam " Åkif 'in kadın erkek münasebeti, kadının toplumdaki yeri gibi önemli bir sosyal mes'eleyi ele alış biçimi ile üzerinde durulmaya değer şiirlerinden birisidir.

Köse imam, Åkif'in özlediği, idealize ettiği, aydın din adamı tipidir. O, mahallenin bütün mes'eleleriyle ilgilenir ve sosyal mevkiinin sağladığı otorite ile sıkıntılara çözüm bulmağa çalışır.

Şâir, bu vesileyle, başka şiirlerinde de ele aldığı toplum yararlarına bir kere daha işaret eder. Köse İmam'dan yardım isteyen üç çocuk annesi kadın, üstüne kuma getirmek isteyen kocasına karşı gelince, insafsızca dayak yemiştir. Kadının bu durumu İmamda hem merhamet, hem de hiddet uyandırır. Bekçi ile kocasını çağırtır. Adam, kaba olduğu kadar küstahtır da. İmamın kendisini tenkit edişini " haysiyetine bir tecavüz " olarak nitelendirir ve

" Size haltetme düşer... Dövmüş isem, kendi karım.

Keyfim ister döverim, sen diyemezsin: " Dövme! "

cevabını verir.

Åkif, kadını bir eşya gibi gören ve onun kadınlık haysiyetini düşünmeyen erkekleri Köse İmam vasıtasıyle tenkit eder.

İmam'a göre, haysiyet, herşeyden önce mes'uliyetini idrak etmek demektir. Evli bir erkek karısını maddî ve manevî bakımdan gözetmeli ve korumalıdır. Erkek, anlaşamıyorsa, karısını boşayabilir, ama dövemez ve sefalete atamaz. Zira bu davranış güçsüzü ezmek olacağından günahtır.

Adam, küstah bir tavırla Köse İmama dinin dört kadın almağa cevaz verdiğini söyler. O zaman Köse İmam dini istediği gibi yorumlayan, din maskesi altında kötülük edenlere dikkate değer bir ders verir. Adama kadın boşama hususunda Hazret-i Peygamber'in şu sözünü nakleder:

Bir talâk oldu mu dünyada semalar titrer !

Dört kadın alabilmek için de para ve sıhhat gibi önemli şartlar gerekir. Köse İmam, mes'eleleri aslında " bozulan terbiyemiz " in tabiî bir neticesi olduğu kanaatindedir. " Bozulan terbiye " üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulması ve açıklanması gereken bir ifadedir. Şâir bununla Türk toplumuna şekil veren bütün manevî değerleri kastetmektedir.

İnsanlar, örf ve âdetler, bir kelimeyle " töre "nin uzun asırlar boyunca meydana getirdiği kendi milliyetine has değerlerini kaybetti mi, insan olma vasfını da kaybederler. Bunun bir diğer sebebi de kulaktan dolma bilginin verdiği cehalettir.

Åkif şiirinin sonunda, çocuklar, ihtiyarlar ve kadınlara gerek fert, gerekse toplum olarak merhamet gösterilmesi, insaflı davranılması gerektiği hususu üzerinde durur.

Bu mânevî çöküşü hızlandıran bir diğer âmil de, İkinci Meşrutiyet'ten sonra memlekette esen aşırı hürriyet havasıdır. Küstah adam "sâye-i hürriyette" istediği her şeyi yapabileceğini söylemiştir. Şâir'e göre, hürriyet herşeyden önce, fertlerin birbirlerinin haklarına saygı duymayı öğrenmeleriyle gerçekleşebilir. Bunu verecek olan da toplumun ilk nüvesi olan aile ocağından alınacak olan aile terbiyesidir