Tevfik
Fikret’in Sanatı
1. Gençlik Dönemi (1880-1896)
Tevfik Fikret şiire başladığı yıllarda taklit ve nazireler
yazmıştır. 1880-1890 yılları arasında şair önce divan şiirinin sonra
Muallim Naci ve en sonunda Ekrem ve Hâmit’in etkisinde
kalmıştır. Fikret bu yıllarda kelime zevkini geliştirmiş, divan şiirinden
ölçüyü, ahenkli kelimeler kullanmayı ve kafiye sanatını öğrendiğini ifade
etmiştir. Fikret’in ahenk hakkındaki görüşleri sonradan tamamen değişecek,
hareket noktasını divan şiirinden almasına rağmen divan nazmının ahengini
eleştirecek ve şiirde nesre yakın bir ahengi tercih edecektir. Fikret’in bu
konudaki düşünce ve denemeleri Türk nazım ahengini değiştirmiş, genişletmiş
ona Batılı ve orijinal bir yön vermiştir.
TEVFİK
Fikret ilk şiirlerinde önce din daha sonra bahar, şarap ve aşk
konularını işler. Mirsad ve Malûmât dergilerinde şiirlerini yayımlayan şair, bu
şiirlerinde genellikle iyimserdir.
FİKRET,
1893’ten itibaren Batı şiiriyle ilgilenmeye başlar. Özellikle
Fransız şair Coppée’nin Tevfik Fikret üzerinde etkisi büyüktür. Taklit ve bir
arayış dönemi olarak nitelendirebileceğimiz bu dönemin sonuna doğru Fikret’in
şiir görüşü ve şiir yazma tarzı yavaş yavaş belirmeye başlamıştır. Şairin şiirde
hareket noktası daima bir tablodur.
2. Olgunluk Dönemi (1896-1915)
Tevfik Fikret’in Olgunluk döneminde ortaya koyduğu şiirleri
de iki aşamada incelemek mümkündür
a) Servet-i Fünûn Dönemi (1896-1901)
b) Sonraki Dönem (1901-1915)
“Sanat için sanat” anlayışına bağlı olan Fikret’in şiiri,
1901’e kadar bireysel bir özelliktaşır. 1901’den sonra sosyal,siyasi ve
ideolojik bir özellik kazanır. Olgunluk döneminde kötümser olan şair
hırçınlaşır ve inancını kaybeder.
Fikret’in
Servet-i Fünûn’da yazdığı şiirler, işledikleri konulara göre şöyle
sınıflandırılabilir: “Tabiat, fakirlik ve merhamet, hayal, oğlu Haluk’a hitaben
yazdıkları,aile, aşk, portreler, sanat, dinî şiirler, vatan konulu
şiirler… Tevfik Fikret’in tabiat şiirleri seyredilen tabiatın şiirleridir. Bu
şiirler doğrudan doğruya tabiattan değil tablolardan, resimlerden gelmektedir.
Parnasizmin etkisiyle ortaya çıkan bu özellik, “resim altı şiir
yazma” şeklinde yeni bir tarz yaratmıştır. Fikret seyrettiği manzarayı çok
çeşitli ayrıntılarla zenginleştirerek şiire aktarır. Resme merakı ve yeteneği
olan şairin tabiat şiirleri arasında en dikkate değer olanı “Mâî Deniz”dir.
Burada deniz şairin duygularına tercüman olan bir varlıktır. (Bu şiir Türk
edebiyatındaki en güzel empresyonist (izlenimcilik) şiirlerden biridir.
İzlenimcilere göre sanatçı doğrudan doğruya gerçeği değil, gördüklerinin
kendisinde uyandırdığı duygu ve düşünceleri esas almalı, gerçekçiliği ve
nesnelliği ikinci plana atarak, kişisel yorumu ön plana çıkarmalıdır)
Şairin
1901’den sonraki şiirleri sosyal içerik kazanmıştır. Fikret, kendi hayat
görüşünü bundan sonra topluma yayarak ifade eder. Özellikle “Sis” bir nefretin
şiiridir. Fikret bu şiirde nefret duygusunu mükemmel bir şekilde tasvir etmekte
ve somutlaştırmaktadır. Fikret, 1908’den sonra fikirlerini idealize eder.
İnsanlığı, toplumu düşünen şair, gençlere kendi hayat görüşü doğrultusunda
öğütler verir.
Fikret,
fikirlerinde derinlik olamayan fakat tasvir gücü kuvvetli olan bir şairdir.
Onun belli ve değişmez fikirleri yoktur. Eşyaya, olaylara, insanlara ve topluma
bir sanatçı olarak bakar. Bütün bunlar onun için bir malzeme ve vasıtadan
ibarettir. Onun hayatı boyunca fikirleri değişmiş, bunlar da şiirlerine
yansımıştır.
Fikret’in
tabiata bakış ve tasvir tarzında birbirine zıt iki unsur görülür: Birincisi
parnaslardan gelen resme özgü bir tasvir, ikincisi empresyonistlerden gelen
varlığı kendi duygularının arkasından görme özelliğidir. Bundan başka
parnasyenlerin ayrıntılara Parma ve onu dikkatle işleme çabaları,
sembolistlerin ahenge olan düşkünlükleri de Fikret’in sanatını özünü
oluşturmaktadır.
Tevfik
Fikret, Tanzimat’tan kendi zamanına kadar yetişen şairler arasında Batılı
edebiyat ve sanat anlayışına en şuurlu şekilde sahip olan, bunu
gerçekleştirmeye, yerleştirmeye çalışan ve bu noktada en fazla başarıyı elde
eden sanatçıdır. Zevkinin kuvveti ve harcadığı emeğin büyüklüğü ile devrinin
sanat bakımından en kusursuz eserlerini verdi. Edebî şahsiyeti ile Fikret; zamanındaki
tesirlerden başka Mehmet Âkif, Yahya Kemal ve Ahmet Hâşim’den başlayarak Türk
nazmının genel yürüyüşü ve gelişmesi üzerinde tesiri olduğu gibi sosyal
şahsiyeti ile de genç nesillere telkin ettiği birçok manevî değer bakımından
kuvvetle tesir etmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder