6 Ocak 2014 Pazartesi

Tevfik Fikret'in Edebi Kişiliği

Tevfik Fikret’in Sanatı
1. Gençlik Dönemi (1880-1896)
Tevfik Fikret şiire başladığı yıllarda taklit ve nazireler yazmıştır. 1880-1890 yılları arasında şair önce divan şiirinin sonra Muallim Naci ve en sonunda Ekrem ve Hâmit’in etkisinde kalmıştır. Fikret bu yıllarda kelime zevkini geliştirmiş, divan şiirinden ölçüyü, ahenkli kelimeler kullanmayı ve kafiye sanatını öğrendiğini ifade etmiştir. Fikret’in ahenk hakkındaki görüşleri sonradan tamamen değişecek, hareket noktasını divan şiirinden almasına rağmen divan nazmının ahengini eleştirecek ve şiirde nesre yakın bir ahengi tercih edecektir. Fikret’in bu konudaki düşünce ve denemeleri Türk nazım ahengini değiştirmiş, genişletmiş ona Batılı ve orijinal bir yön vermiştir.
                TEVFİK Fikret ilk şiirlerinde önce din daha sonra bahar, şarap ve aşk konularını işler. Mirsad ve Malûmât dergilerinde şiirlerini yayımlayan şair, bu şiirlerinde genellikle iyimserdir.

                FİKRET, 1893’ten itibaren Batı şiiriyle ilgilenmeye başlar. Özellikle Fransız şair Coppée’nin Tevfik Fikret üzerinde etkisi büyüktür. Taklit ve bir arayış dönemi olarak nitelendirebileceğimiz bu dönemin sonuna doğru Fikret’in şiir görüşü ve şiir yazma tarzı yavaş yavaş belirmeye başlamıştır. Şairin şiirde hareket noktası daima bir tablodur.
2. Olgunluk Dönemi (1896-1915)
Tevfik Fikret’in Olgunluk döneminde ortaya koyduğu şiirleri de iki aşamada incelemek mümkündür
a)  Servet-i Fünûn Dönemi (1896-1901)
b) Sonraki Dönem (1901-1915)
“Sanat için sanat” anlayışına bağlı olan Fikret’in şiiri, 1901’e kadar bireysel bir özelliktaşır. 1901’den sonra sosyal,siyasi ve ideolojik bir özellik kazanır. Olgunluk döneminde kötümser olan şair hırçınlaşır ve inancını kaybeder.
                Fikret’in Servet-i Fünûn’da yazdığı şiirler, işledikleri konulara göre şöyle sınıflandırılabilir: “Tabiat, fakirlik ve merhamet, hayal, oğlu Haluk’a hitaben yazdıkları,aile, aşk, portreler, sanat, dinî şiirler, vatan konulu şiirler… Tevfik Fikret’in tabiat şiirleri seyredilen tabiatın şiirleridir. Bu şiirler doğrudan doğruya tabiattan değil tablolardan, resimlerden gelmektedir. Parnasizmin etkisiyle ortaya çıkan bu özellik, “resim altı şiir yazma” şeklinde yeni bir tarz yaratmıştır. Fikret seyrettiği manzarayı çok çeşitli ayrıntılarla zenginleştirerek şiire aktarır. Resme merakı ve yeteneği olan şairin tabiat şiirleri arasında en dikkate değer olanı “Mâî Deniz”dir. Burada deniz şairin duygularına tercüman olan bir varlıktır. (Bu şiir Türk edebiyatındaki en güzel empresyonist (izlenimcilik) şiirlerden biridir. İzlenimcilere göre sanatçı doğrudan doğruya gerçeği değil, gördüklerinin kendisinde uyandırdığı duygu ve düşünceleri esas almalı, gerçekçiliği ve nesnelliği ikinci plana atarak, kişisel yorumu ön plana çıkarmalıdır)
                Şairin 1901’den sonraki şiirleri sosyal içerik kazanmıştır. Fikret, kendi hayat görüşünü bundan sonra topluma yayarak ifade eder. Özellikle “Sis” bir nefretin şiiridir. Fikret bu şiirde nefret duygusunu mükemmel bir şekilde tasvir etmekte ve somutlaştırmaktadır. Fikret, 1908’den sonra fikirlerini idealize eder. İnsanlığı, toplumu düşünen şair, gençlere kendi hayat görüşü doğrultusunda öğütler verir.
                Fikret, fikirlerinde derinlik olamayan fakat tasvir gücü kuvvetli olan bir şairdir. Onun belli ve değişmez fikirleri yoktur. Eşyaya, olaylara, insanlara ve topluma bir sanatçı olarak bakar. Bütün bunlar onun için bir malzeme ve vasıtadan ibarettir. Onun hayatı boyunca fikirleri değişmiş, bunlar da şiirlerine yansımıştır.
                Fikret’in tabiata bakış ve tasvir tarzında birbirine zıt iki unsur görülür: Birincisi parnaslardan gelen resme özgü bir tasvir, ikincisi empresyonistlerden gelen varlığı kendi duygularının arkasından görme özelliğidir. Bundan başka parnasyenlerin ayrıntılara Parma ve onu dikkatle işleme çabaları, sembolistlerin ahenge olan düşkünlükleri de Fikret’in sanatını özünü oluşturmaktadır.

                Tevfik Fikret, Tanzimat’tan kendi zamanına kadar yetişen şairler arasında Batılı edebiyat ve sanat anlayışına en şuurlu şekilde sahip olan, bunu gerçekleştirmeye, yerleştirmeye çalışan ve bu noktada en fazla başarıyı elde eden sanatçıdır. Zevkinin kuvveti ve harcadığı emeğin büyüklüğü ile devrinin sanat bakımından en kusursuz eserlerini verdi. Edebî şahsiyeti ile Fikret; zamanındaki tesirlerden başka Mehmet Âkif, Yahya Kemal ve Ahmet Hâşim’den başlayarak Türk nazmının genel yürüyüşü ve gelişmesi üzerinde tesiri olduğu gibi sosyal şahsiyeti ile de genç nesillere telkin ettiği birçok manevî değer bakımından kuvvetle tesir etmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder